Bende kitap okuma alışkanlığı pek yok ama olsun çok istedim , tek başıma kalıp saatlerce bir kitabın içinde yaşayabilirim mesela, kapasite mevcut :) ama gel gelelim her kitabı okuyamıyorum, aradığım kitabı bulamıyorum esasen.Bazen denk geliyor aldığım gece sabahlayarak artık konusuna göre ağlamaktan ıslak gözlerimle bulanık görsemde hatta şişlikten hiç göremesemde bitiriyorum, sonra üzülüyorum çabucak bitti diye.İşte benimde gerçekten hissederek ,benden geçerken bende iz bırakmış ,rafta adını gördükçe hala içimi kıpır kıpır eden, hayalimde canlandırdığım o karakterler, sanki kitaptan fırlayacakmışcasına gerçek dedirten kitaplarım bu kadarlar.Küçücük bir raf,aslında kocaman bir dünya, Çok isterdim bir boydan bir boya merdivenle en üstüne uzanacak kadar büyük, Barındırdığı o tozlu sayfalarda birsürü hikaye saklı bir kütüphanem olmasını. Ama ne demişler 'inanmak başarmanın yarısıdır' ... Ve son olarak Mete'nin de dediği gibi,' Bugün değil , yakında değil, ama birgün benim olacaksın '...olmalısın...
Sonra demiş ki kız içimdekileri yaşatmalıyım, düşüncelerimi paylaşmalıyım, belki birileriyle, belki de tek başıma...
1 Ekim 2015 Perşembe
29 Eylül 2015 Salı
Bazı şeylerin tadı soğukta çıkar | when the weather is cold something is more enjoyable
Bir arkadaşım vesilesiyle tanıştığım bu eski,şirin,samimi mekandan resmen kopamıyorum.Özellikle hava soğukken,titreyen ellerimi çay bardağının, önce avucumun içini yakan sonra hızla soğuyan ,sıcaklığıyla ısıtmaya çalışmayı, sert esen rüzgarı, hırçınlığından yüzümü bile ıslatan dalgaların takaları bir sağa bir sola dans ettirişini, karnını doyurmaya çalışan martıları, yağmur damlalarının ahşap masa ve sandalyelerin üzerine birer birer düşüşünü, ıslanmamak için masanın altına sığınan kediyi, boğazı uzun uzadıya seyredip en azından çayımı keyifle ve huzurla yudumladığım o dakikalarda,sanki ayrı bir boyuta geçmişim gibi hiç bir şeyi,hiç kimseyi düşünmemeyi ve bana bu hissiyatları tattıran ve yazdıran İstanbul'u seviyorum...
Çengelköy |
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)